Phil Knight, Kazanmak ve #Mahsa Amini

Nedense, yazlıkta futbol oynadığımız alan bir hayli meyilli bir futbol sahasıydı. Kimin ne zaman nasıl yaptırdığını bilmediğimiz karşılıklı iki kale için, devre arasında yerleri değiştirir, adil olmaya çalışırdık. İlk yarı bizim takım yokuştan aşağı atağa çıkarken, ikinci yarı karşı takım…

Hiç bir zaman iyi futbol oynayamadım, yürüyen bir “insan ne kadar kötü futbol oynayabilir?” sorusunun yanıtıydım. Yine de takımı, kazanmaya olan arzumu sevdim, topun peşinden koşuyor olmayı severdim. O sıralarda kötü oynayan bir çoğumuz gibi, kaleden takip ediyordum oyunu, sonraları Türkiye’de Taffarel ile beraber kalenin de çok önemli bir mevki olduğu anlaşıldı ve takımın oyun ortalamasını daha az düşürebileceğim mevkilere geçtim. Günün sonunda, hiç bir adım atmacada takım dışı kalmadım…

İlerleyen zamanlarda iyi olduğum, takımı yukarıya taşıdığım oyunlar buldum, kimi zaman işin gücün, kimi zaman hayatın içinde. Oyuna ve kazanmaya dair her şeyin içinde büyük anlamlar olduğuna inandım. Bu bir çok anlamda kazanmayı içerebilir, bir aşkı, bir arkadaşı, bir satışı…

Bütün bu kalabalık düşüncelerin, oyuna düşkünlüğün içinde, “rekabet”e methiyeler bulacağınız aşikar. Fakat bu noktada, Nike’ın kurucusu Phil Knight‘tan bir alıntı yapmanında tam zamanı:

“İnsanlar istemsiz olarak rekabetin her zaman iyi bir şey olduğunu, her zaman insanın içindeki en iyiyi ortaya çıkardığını varsayarlar. Ancak bu sadece rekabeti akıllarından çıkarabilen insanlar için geçerlidir. Atletizmden öğrendim ki rekabet sanatı, unutma sanatıdır.”

“Tabi ki birileri beni yenebilir. Ama bunu yapmak için kan akıtmak zorundalar.”

Phil Knight’ın Nike’ın hikayesini anlattığı Ayakkabı Gurusu, bu yaz okuduğum günlerden bu yana aklımdan çıkmıyor, Sun Tzu her ne kadar en iyi komutanın savaşmadan kazanan olduğunu söylerse söylesin, bir mücadelenin içindeki ruh hali için söylenmiş onca güzel alıntıyı kaçırmayın isterim:

“Korkaklar hiç başlayamadı. Zayıflar yolda öldü; bizi var eden yolda”

“Putları yıkanları, yenilikçileri, asileri uyarmak isterim ki her zaman sırtlarında bir hedef tahtası taşıyacaklar. Ne kadar iyi olurlarsa hedef tahtası o kadar büyüyecek. Bu benim fikrim değil, doğanın kanunu.”

“Tarih, uzun bir çılgın fikirler ritüelidir. En çok sevdiğim şeyler, kitaplar, spor dalları, demokrasi, bağımsız girişimler… Hepsi daima çılgın fikirler olarak başlamıştır.”

Bu bloğun yayınlandığı zamana küçük bir not: 19 Eylül 2022’de karanlığın emriyle gencecik bir kadın, Mahsa Amini öldürüldü. Mahsa’nın ölümü, İran’da inanılmaz olayları tetikledi ve on binlerce kadın ve erkek kendilerine dayatılan her şey için direnmeye başladı. Amerika’da öğrencilik yıllarımda tanıştığım onca İranlı dosttan, en yakın arkadaşımın İranlı eşinden, devrim öncesinin müziklerine bile nasıl özlem duyduklarını defalarca dinledim, kalbim onlarla!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir