Rindlerin Akşamı

Accompanied Contrast by Vasily Kandinsky

Bir süredir Gates’in notlarına düştüğüm notlardan nasıl buraya geldik bende bilmiyorum, fakat dostlarım “Dönülmez akşamın ufkunda” olduğumuz bir gerçek. Yahya Kemal Beyatlı’nın güzel sözlerine, sevgilim Kalamış’a dair belki en güzel şarkı Kalamış’ın da bestecisi bir İstanbul beyefendisi Münir Nurettin’e büyük bir teşekkür borçluyum, herhangi bir farklı dilde, herhangi bir başka kelime ile beraber deneyimlediğimiz bu akşamları daha iyi ifade edecek cümleler kuramazdık. Sizde bilirsiniz, her şeyin ve herkesin önüne koyduğumuz bu sevgilimiz memleket bize her zaman deliksiz uykular vaad etmiyor.

Bu akşam her ne sonuçla sonuçlanırsa sonuçlansın, birbirimize iyi gelmeye, iyileştirmeye söz vermiştik. Bir süredir üzerinde çalıştığım bu konu, bu hafta sonu Bill Gates’i uzun hafta sonu tatiline yolluyor ve yerine Ataol Behramoğlu’nu ağırlıyor. Evet ve tabi ki “yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var”.

Şu an aklınızdaki hangi soruya yanıt olur bilmiyorum fakat kendi zihnimin en güçlü sorularından birine yanıt olduğu için konuyu buraya taşımak istedim, hazırsanız dostlarım;

Hayatlarımızın herhangi bir yeri için “Denge” ve “Denge beklentisi” çok büyük bir yalan. Yine söyleme yetkisinin bende olmadığını düşündüğüm düşünceler zinciri.

İlişkiler için denge, iş/hayat dengesi gibi kelimeleri hangi pazarlama ekibinin uydurup bizi rutinin altını çizen bir yalana attığını bilmiyorum, bildiğim tek şey ruhumun aradığı ve huzur bildiği şeyin “denge”den değil “contrast/zıtlık”tan geldiği.

Bize “denge” diye inandırdıkları şeye ihtiyacımız yok, kendi kontrastlarımıza ihtiyacımız var. Deliler gibi çalışmaya, sonra deliler gibi “iş”in adının bile geçmediği dinlenmelere ihtiyacımız var. Neyin üzerine gitmek istiyorsak obsesyona, arkasından sessizliğe ihtiyacımız var. Önce şehirler geçip, sonra dağlara bayırlara ve şarap bağlarına ihtiyacımız var. Savaştaymış gibi çalışmaya, hazırlanmaya sonra cennette gibi iyileşmeye ihtiyacımız var. Fakat bunların arasında denge aramaya hiç ihtiyacımız yok, denge günün sonunda bizi koruyacak bir duygu durumu getirmeyecek, denge daha çok gün sonunda bizi sadece limitlemesiyle kalacak. “Denge beklentisi” bir limitlenme, kıstırılma hali.

Sınırlarda zaman geçirme zamanı dostlarım, sınırların ne kadar esnetilebildiğini görme, yükselirken en yükseğe düşmüşken en dibi görme zamanı. Bu akşam sonuç ne olursa olsun, yine biz bize kalacağız, roller coaster’a dönmüş duygu durumumuzun şimdi tadını çıkarma zamanı çünkü bu gördüklerimizden sonra bizi yenemezler.

Cesaret, içinizden bir yerlerden henüz gelmiyorsa bile korkmayın, çünkü cesaret en hızlı taklit edebileceğiniz duygu durumlarından biri, şimdilik cesaret edemiyorsanız bile cesaret edebilmeyi taklit edin. Sınırlarda buluşup, daha önce edilmiş, kendini tekrar eden bütün kavgaların uzağında kendi yeni kavgalarımız için var olalım. Sol avucunuzda taş, sırtınızda saklı dursun, sağ elinizi gelmekte olana dostça uzatın, Sun Tzu’nun öğretilerindeki gibi hayatın hiçbir yerinde savaşı/kavgayı aramayın ama geldiğinde hazır olun.

Sonuç ne olursa olsun, daha bütün uçlarını deneyimlemediğimiz işlerimiz, arkadaşlıklarımız, aşklarımız var. Birbirimize iyi bakmamız, iyi olmamız, iyi gelmemiz gerekecek. Değişen bir şey yok, yine çok çalışıyor olacağız. Bu yüzden;

Bol Şans.

Sizi Çok Seven

Sertaç

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir